Selahaddin-i Eyyubi Camisi
Halk arasında camiya acem olarak adlandırılan Silvan Ulu cami, Mervaniler zamanında yapılmıştır. Halk arasında kullanılan bu ismin nereden kaynaklandığı tespit edilememiştir.
Mervaniler tarafından inşa edilen cami Artuklular, Eyyubiler ve Osmanlılar tarafından onarılarak, yeni eklemelerle günümüze kadar ulaşmıştır.
Bizans bazilikaları kullanılarak yapılan Silvan Ulu camiyi bir medeniyete mal etmek doğru değildir.
Eyyubi Hanedanlığının kurucusu Selahaddin-i Eyyubi'nin adını taşıyan ve bölgemizin en eski ve en büyük camilerinden biri olan bu eser, bir kaç medeniyetin ortak eseri olup Silvan'a bir kültür mirası olarak sunulmuştur.
Dış cephesi çok gösterişli mimari süslemelerle canlandırılan caminin dört kapısı vardır. Bu kapılardan ikisi sade, diğer ikisinin taş işçiliğinin mükemmeliyeti ve zarafeti insanı büyülemektedir. Cami yapılış tarzıyla Anadolu'daki diğer eserlerin yapımında etkili olmuş ve örnek alınmıştır.
Bu caminin yerinde daha önce 1031 yılında yapılmış musalla biçimi bir caminin varlığı bir çok kaynakta geçmektedir.
Mervani'ler zamanında yapılan Selahaddin-i Eyyubi cami, Bizans bazilikasının sütunları kullanılarak yapılmıştır. Camiden önce Büyük Kilise olarak adlandırılan tarihi yapının yerinin burada olması da muhtemeldir.
28 Kasım 1046'da Meyafarkin'i ziyaret eden İran'lı şair ve bilginlerden Nasır-ı Hüsrev cami için şunları yazmaktadır. Bir camisi var ki anlatmaya kalksam uzun sürer. Her ne kadar kitap sahibi her şeyi tafsilatiyle yazmış, anlatmış ve O mescide bir abdesthane yapmışlar ki ön tarafta 40 (kırk) hücresi var. İki büyük akar su o abdesthanelere akmakta. Biri kullanılmak için öbürü yer altından akmada ve pisliği götürmede, çukurları temizlemektedir.
Nasır-ı Hüsrev Caminin heybetini bir çok seyyahın ayrıntısıyla yazdığını dile getirmiş ve abdesthanesini anlatırken şaşkınlığını gizleyememiştir.
Artuklular zamanında yaşayan ve Artuklu devleti adına ticaretle uğraşan Silvan'lı ünlü tarihçi İbn-ül Ezrak, Tarihi meyafarkin ve Amed adlı kitabında Caminin kubbesinin H.547'de Artuklular zamanında yapıldığını ve H.552 yılında tamirinin tamamlandığını belirtmektedir.
Dolayısı ile İbn-ül Ezrak'ın gördüm dediği ve 1152-1157 yılları arasında yapılan onarım 5 yıl sürmüştür.
Sonradan yapılan eklemeler nedeniyle cami ilk mimari özelliklerini yitirmiş, Artuklu mimarisinin etkisinde kalmıştır.
Yerinde incelemeler yapan Albert Gabriel ise kıble duvarına paralel uzanan üç nefli eski plana, kubbeli kısmın Artuklular tarafından eklendiğini söylemektedir.
1911 yılında Silvan'a gelerek camiyi inceleyen ve fotoğraflarıyla günümüze taşıyan Gertrude Bell, caminin etrafı, bazıları tonozlu ve bazıları kubbeli olmak üzere onbir bölüm halinde üç taraftan çevrilmiş büyük ve kubbeli bir yapı olarak tarif ediyor.
G. Bell ayrıca tek kubbeli bir cami şekline, yan mekanların sonradan eklendiğini belirtmiştir.
Yine Silvan'da yerinde incelemeler yapan Süleyman SAVCI ise cami için şunları yazmaktadır.Kubbe köşelerindeki süs ve oymalar çok eski olup Bizanslılardan kalma bir eser değilse cami, Hamdani veya Mervaniler devrine ait gibi görünmektedir.
Kubbenin kaidesinde Artuklulardan Necmeddin Alpi'nin (1152-1157) bir kitabesi vardır. Nesih bir yazı ile beyaz taşlar üzerine yazılmıştır.
İnce taş işlemeli mihrabı Eyyubilerden Emir Şahabeddin tarafından yaptırılmıştır.
Ulu camideki ikinci kitabe 1227'de (H 624) Eyyubilerden Ebu'l Muzaffer Gazi'ye aittir. Doğudaki mihraptadır.Mihrabın iç kenarında, ilk ve ikinci çevresinde kitabeler vardır.Asıl kitabe mihrabın sağ ve sol köşelerini kaplar.
XV. Yüzyılda da sade ikinci bir mihrap yapılmıştır.
Silvan, Selahaddin-i Eyyubi Camii zamanla tahribat ve yıkımlara uğramıştır.
Gertrude Bell'in 1911 mayısında çektiği fotoğraflardan ulu caminin kubbesinin yıkık ve kullanılamaz durumda olduğunu görüyoruz. Caminin yıkık kubbesi Osmanlılar tarafından tekrar onarılmıştır. Silvan ulu camii 1913 yılında Osmanlılar döneminde esaslı bir onarım geçirmiş ve bugünkü şeklini almıştır. Caminin minaresi sonradan yapılmıştır. Minare kare planlı olup caminin kuzeydoğu köşesindedir.